Borsada kaybedenler kulübü: Yatırımcının makus talihi

Borsa İstanbul yatırımcıları için yıl başından bu yana kazanç beklentileri gerçekleşmedi. Doların değer kaybı ve sürekli değişen haber akışı piyasaları dalgalandırarak riskleri artırdı.

Yazarı Ekonomist Emrah Lafçı, Dünya Gazetesi’ndeki köşesinde konuyu ele aldı. Laçfı’nın yazısı şöyle:
Gelişmekte olan ülkeler piyasalarında gelişmiş ülkelere göre yüksek risk barındırırlar. Bu sebeple bu piyasalara yatırım yapacak yatırımcılar getiri beklentisinin yüksek olmasını talep ederler. Yani attıkları taşın ürküttükleri kurbağaya değmesini isterler.

Özellikle bir yabancı yatırımcı herhangi bir ülkeye yatırım yaparken sadece o finansal enstrümanın riskini almaz aynı zamanda ilgili ülkenin parasının riskini de alır. Gelişen ülkeler için normal hale gelen bu ilişki artık gelişmiş ülkeler için de geçerli olmaya başladı. Finansal ve jeopolitik yapı o kadar kırılgan ki yatırımcılar her türlü riske karşı kendilerini korumak istiyorlar.

YATIRIMCILAR KORUMA MODUNA GEÇTİ

Mesele ABD hisselerine yatırım yapan yabancı yatırımcının dolardaki değer kaybına karşı da kendini koruması, teknik tabirle hedge etmesi çok alı­şık olduğumuz bir durum değil.

Fakat Financial Times’ın haberine göre son 3 ayda ABD hisselerine yatırım yapan yatırımcıların yüzde 80’I pozisyonlarını dolara karşı hedge etmişler. Bu oran 2024’te yüzde 0 seviyesindeymiş. Haksız da sayılmazlar, dolar endeksi son 20-25 yılın en kötü performansını sergiliyor ve yıl başından beri yüzde 10’a yakın değer kaybetmiş durumda.

DOLARDAKİ ZAYIFLIĞIN NEDENLERİ ÇOK FARKLI

Dolardaki bahsettiğim zayıflığın çok farklı sebepleri olabilir. Bu zayıflık ihracatta daha rekabetçi hale gelebilmek için ABD eliyle bile isteye yapılan bir durum olabilir. ABD’nin yüksek borçluluğunun sonucu olabilir. Rusya-Ukrayna savaşı sonrası Rus varlıklarının Batı’da dondurulması ve sistemsel kriz nedeniyle dolara olan talebin düşmesi olabilir. Bu muhtemel sebepleri artırabiliriz. Sebep ne olursa olsun yatırımcının enstrüman seçerken işinin daha zor olduğu gerçeğini değiştirmez. Çünkü artık sadece finansal enstrümanın değil, para biriminin de performansını öngörmesi gerekiyor. Ya da yukarıda belirttiğim gibi bu riski yönetmesi gerekiyor.

EKONOMİ KANALI ‘OUT’ HABER KANALI ‘IN’

Yazının en başında gelişmekte olan ülke piyasalarının daha yüksek risk barındırdığından bahsetmiştim. Bu noktada çok uzağa gitmeye gerek yok. 2025 yılı Borsa İstanbul performansı kitaplarda okutulacak netlikte bir örnek olarak önümüzde duruyor. Haber akışından bu kadar etkilendiğimiz, her haberde hop oturup hop kalktığımız bir yıl hatırlamıyorum. Özellikle 19 Mart ve sonrasında Türkiye’deki yatırımcılar ekonomi kanalları yerine haber kanallarını takip eder oldular. Artık bir hisse senedine yatırım yapmak için fiyat/kazanç oranı, net kar marjı gibi kavramları bilmek yetmiyor.

Kayyım, butlan, Asliye Hukuk, YSK vs. gibi hukuki terimlere de hakim olmak gerekiyor. Peki ne için? Yani yukarıda bahsettiğim o taş ürküttüğümüz kurbağaya değiyor mu, ya da değecek mi? Maalesef bu sorunun yanıtı bende çok olumlu değil. BIST100 endeksinin değeri 2 Ocak sabahı 279 dolar seviyesindeymiş. Bu yıl gördüğü en yüksek değer 17 Mart tarihli 297 dolar. Yani 2.5 ay gibi kısa bir sürede dolar bazında yüzde 6.5’lik bir getiri. Bu yazıyı yazdığım 24 Eylül itibariyleyse endeksin değeri 271 dolar. Yani yıl başına göre yüzde 3’e yakın değer kaybı var. Yatırımcı Türkiye gibi riski yüksek bir ülkeye yatırım yaparak bırakın yüksek kazanç elde etmeyi elindeki paranın da bir kısmını kaybetmiş.
Son 2 hafta içinde yaşadığımız olaylar bile risklerin hala canlı olduğunu ve sonbaharla birlikte ortamın biraz daha gerilme ihtimalinin olduğunu bize gösteriyor. Böyle bir ortamda yatırım alternatifleri arasında en risklilerden biri olan borsa yatırımının yine ilk sıralarda olmayacağını söylemek yanlış olmayacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir